Yine bir iç saha maçı ve yine coşkulu tribünler.
Ancak 90 dakika boyunca aynı coşkudan çok uzakta olan bir futbolcu topluluğu.
7, 66 ve 85’inci dakikalarda tek kelime ile uyuyan bir savunma.
“Hayırdır kardeş nereye?” diye bile sormayan bir orta saha.
Pozisyon üretmeyi beceremeyen bir hücum hattı.
‘Uyanış Sezonu’nda mücadeleyi hem statta, hem de tribünde izleyenleri uykuya daldıran bir futbol.
Bu kadar olumsuzluk bir araya gelince de kaçınılmaz son.
Yani sezonun ilk mağlubiyeti.
Hem de kendi sahamızda ağır bir mağlubiyet.
Tribünleri dolduran binlerce taraftarın maçın son bölümlerinde Teknik Direktör Taner Taşkın’ın istifaya çağıran tezahüratlarını mağlubiyetin şokuyla haklı görebiliriz.
Ancak ben bir mağlubiyetle böyle bir değişikliğe gidilmesini doğru bulmuyorum.
Taner hocayı Hayrettin Gümüşdağ’ın yardımcılığını yaptığı dönemden bu yana tanırım.
Ve başarılı olacağına da yürekten inanıyorum.
Kendisinin, Sancaktepe karşısında sahada adeta “Bitse de gitsek”görüntüsü veren futbolculara ruh nakli yapacağına eminim.
Tabii ki bir de İsmail Uyanık faktörü var.
Ben bunun da devreye gireceğine eminim.
İsmail Uyanık’ın başkanlığını yaptığı bir takım elbette ki maç kaybedebilir.
Ancak savaşçı kimliğini asla kaybedemez.
Eskiler, “Her şerde bir hayır vardır” derlerdi.
Belki de Samsunspor için hayra çıkacak şer, Sancaktepe mağlubiyeti olabilir.
Böylesi sonuçların ligin başında olması bence daha iyi.
Önemli olan Samsunsporlu futbolcuların bu maçtan dersler çıkarması ve bir an önce toparlanması.